jump over navigation bar
Embassy Seal
AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ(ANKARA TÜRKİYE)- Home flag graphic
Elçilik Haberleri
 
  Büyükelçi Konsolosluklar Basın Ofisi Basın Bildirileri Konuşma metinleri Makaleler Washington File Etkinlikler İnsan Kaynakları Bize Ulaşın Tatil Günleri

RESMİ KONUŞMA METİNLERİ

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Nicholas Burns ile Murat Akgün, NTV Röportajı

20 Eylül 2007, Ankara

Soru: Sayın Burns, günaydın, NTV Stüdyosuna hoş geldiniz.

Müsteşar Burns: Çok teşekkür ederim.

 

Soru: Türk halkının ABD’nin PKK konusunda özellikle kuzey Irak’ta en kısa sürede bir adım atmasını beklediği bir sır değil. Sizce Kuzey Irak’ta yakın vadede bu tür adımlar atıldığını görebilecek miyiz?

 

Müsteşar Burns: Biz PKK konusunda Türkiye’nin en büyük destekçisiyiz. PKK’ya karşıyız; PKK’yı bir terör örgütü olarak sınıflandırıyoruz; bu örgüte destek vermiyoruz ve bu hususta Türk halkı ve Türk hükümetini çok iyi anlıyoruz. Sadece iki gün önce bir saldırı yaşandı. Türkiye’de bir asker öldürüldü ve bildiğim kadarıyla PKK sırf bu yıl içinde 150’den fazla kişinin canına mal oldu. Bu tehdide son vermek için Türkiye ile birlikte çalışmamız gerek ve birlikte çalışmayı istiyoruz. Çözüme ulaşmak için yapılması gerekenlerden biri de Iraklı liderlerle çalışmaktır, özellikle kuzey Irak’taki Kürt liderlerle çalışarak, PKK’yı durdurmak için sürdürülen çabaya siyasi destek vermelerini sağlamayı denemeliyiz. Türkiye’yi bu konuda tamamen destekliyoruz. 

 

Soru: Yanılmıyorsam geçen hafta Washington’da bir gazeteci size bir soru yöneltmişti -- önümüzdeki altı ay içinde ABD’nin PKK’ya karşı bir adım atmasının beklenip beklenmediği sorusuna siz adım atılacağını düşündüğünüze dair yanıt verdiniz. Gerçekten bu şekilde yanıt verdiyseniz, adım atmak için ne bekliyorsunuz, özellikle kuzey Irak’ta askeri alanla ilgili olarak beklediğiniz bir şey mi var?

 

Müsteşar Burns: Bence burada önemli olan iki adım var. İlki PKK’yı diplomatik olarak tecrit etmek; PKK’nın Avrupa başkentlerinde siyasi cephe örgütleri kurmasına izin vermemeleri, PKK’yı bir terör örgütü olarak ilan etmeleri ve kınamaları gerektiği hususunda Avrupa ülkelerini ikna etmek. ABD olarak biz, Türk hükümeti ile birlikte çalışarak, bu hedefe erişmek için çaba sarf ettik ve bunu yapmaya devam edeceğiz. İkincisi, Türk halkını ve Türk askerini sınır ötesi saldırılardan korumak için alınabilecek somut önlemler mevcut mudur? PKK’nın saldırı düzenleyemeyeceği bir ortam yaratmak için Türk ve Irak hükümeti ile birlikte çalışıyoruz. Bu yüzden yardımcı olmak istiyoruz ve bu amaç doğrultusunda Türk hükümeti ile birlikte çalışıyoruz.

 

Soru: Hala ilk adımda mıyız Sayın Burns?

 

Müsteşar Burns: Hayır, bence on yıldan beri ilk adımda bulunuyoruz. Hem ilk hem de ikinci aşamanın içindeyiz. Ve her ikisi de önemli.

 

Soru: Türkiye ve Iraklı otoriteler arasında özellikle de Türkiye ile Kürt yönetimi arasında işbirliğinden bahsediyorsunuz, ancak burada iki önemli soru var. Öncelikle, Iraklı otoritelerin ülkenin her yerinde yetkileri yok ve ikincisi, Kürt yönetimi PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmiyor. Bu durumda Türkler ile Kürtler arasında nasıl bir işbirliği bekliyorsunuz? 

 

Müsteşar Burns: Bence açıkçası Irak yönetimi ile Türk hükümeti arasında siyasi diyalog olması gerekiyor, iki taraf birbirleriyle konuşmalı. Türk Hükümeti ile ABD Hükümetinin Irak yönetimini bu örgütün şiddet yayan bir örgüt olduğuna, hiçbir şekilde siyasi desteği hak etmediğine ve Türkiye’ye karşı sınır ötesinden saldırıda bulunmaması için Türkiye ile olan sınır alanlarından uzak tutulması gerektiğine dair ikna edebileceğini umuyorum. Bu öncelikle siyasi bir sorundur. Bu yüzden görüşmeler önemlidir. ABD, bu görüşmeleri kolaylaştırabilir. Irak hükümeti ile bizim de kendi görüşmelerimiz sürüyor. Başbakan Maliki’nin birkaç ay önce Ankara’ya geldiğini biliyorum. Kendisinin buradayken PKK hakkında çok önemli şeyler söylediğini biliyorum, bunu duymak iyi oldu.

 

Soru: Ancak öte yandan, Maliki’nin ziyareti sırasında terörizmle mücadele ile ilgili bir anlaşma bile imzalamayı başaramadık.

 

Müsteşar Burns: Türkiye’nin ABD’nin yardımını hak ettiğine dair hiçbir kuşku yok. Biz sizinle müttefikiz. Biz sizin dostunuzuz. Biz de bir terör kurbanı olarak, Türk halkının ve Türk hükümetinin ne hissettiğini tamamen anlıyoruz, bu nedenle PKK ile olan mücadelede bizi en yakın işbirlikçiniz olarak görmelisiniz.

 

Soru: ABD de bir terör kurbanıdır dediğinizde, Türkiye Başbakanının bir gün önce yaptığı açıklamayı hatırladım. Pentagon’un bile terör karşısında dayanamadığını söylemişti. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Müsteşar Burns: Öncelikle şunu söylemek isterim ki dün Başbakan Erdoğan ile çok güzel bir görüşme yaptık ve bence biz, hepimiz, terörle mücadelenin kolay olmayacağının farkındayız; bazen başarılı olacağımızı ve bazen de engellerle karşılaşacağımızı biliyoruz, ancak tutarlı bir çaba göstermemiz gerekiyor. Ve bu çaba evrensel olmak zorunda. Tüm demokratik ülkeler birlikte çalışmalı, bu açıdan Türkiye ile ABD arasında önemli bir bağlantı olduğuna inanıyorum çünkü her iki ülkenin de halklarımızı etkileyen terör belası ile mücadele etmesi gerekiyor.

 

Soru: Türk silahlı kuvvetlerinin kuzey Irak’ta bir harekât yapmasının gerekli olup olmadığına ve Irak’ta Kürt yönetimi, merkezi yönetim ve Türkiye arasında yeterli işbirliği olup olmadığına dair Türk kamuoyunda bir tartışma devam ediyor. PKK’lı hedeflere karşı bir harekât düzenlemenin Türkiye’nin meşru hakkı olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Müsteşar Burns: Türkiye’nin bu tür bir harekatı yapmasına gerek bırakmayacak şekilde Irak hükümeti ile yeterli görüşme ve işbirliği yapılmasını umuyoruz.  Irak’ın son dört buçuk yıldır korkunç bir travma yaşadığı bir gerçek. Irak’ta istikrarsızlığı daha da artıracak bir gelişme olmasını istemiyoruz, bu nedenle esas tercihimiz bu tür bir harekâtın yapılmasına gerek bırakmayacak şekilde, Irak, Türkiye ve ABD arasında üç taraflı bir işbirliği olduğunu görmektir. Politikamızın hedefi budur.

 

Soru: Irak ile ilgili bir sorum daha olacak. ABD’nin gelecek yıl Irak’taki kuvvetlerini giderek geri çekeceğine ve Washington yönetiminin Türkiye’de bazı liman ve üsleri kullanmak istediğine dair basında bazı haberler var. Ankara ziyaretiniz sırasında Türk yetkililerine bu konularda spesifik bir talep ilettiniz mi?

 

Müsteşar Burns: Türk yetkililerine bu tür bir spesifik talebim olmadı, size Başkan Bush’un geçen hafta Irak politikamız hakkında yaptığı açıklamadan bahsedebilirim. Başkan Bush, Irak’taki Amerikan askeri kuvvetlerinin varlığının devam edeceği ve Irak’ta başarılı olmaya niyetli olduğumuzu açıkça belirtmiştir.

 

Soru: Orta Doğu ya da komşu ülkelerle ilgili tek mesele Irak değil. İran ile ilgili bir soru sormak istiyorum. İki komşu ülke olarak İran ve Türkiye arasındaki işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Müsteşar Burns: Öncelikle, İran’ın barışın önünde ciddi bir tehdit olduğuna inanıyoruz. İran, Orta Doğu terör gruplarının çoğuna silah ve finansman sağlıyor. İran aynı zamanda nükleer silah kapasitesi elde etmeye çalışıyor. İran bu sebeple tehlikeli bir ülke. İranlıları tecrit edebilmek için çevresindeki ülkeler ile diplomatik ve umut ederim ki barışçıl yollarla çalışmak istiyoruz. Birleşmiş Milletler İran’a yaptırım uygulamaya karar verdi, Türkiye’nin de BM’nin belirlediği yaptırımları uyguluyor olması bizi çok sevindiriyor. İran ile ilişkilerin her zamanki gibi yürütülmemesi gereken bir zamanda olduğumuza inanıyoruz, zira İran’ın nükleer silah meselesi hakkında müzakerelere daha gönüllü yaklaşması için ekonomik açıdan baskı uygulamamız lazım.

 

Soru: İran’ın nükleer kapasitesi hakkında Fransız Başkanı ve Fransız Dışişleri Bakanından çok sert açıklamalar geldi. Hatta Kouchner, İran’a karşı bir savaş açılması olasılığından bile söz etti. İran’ın nükleer silahlara sahip olması halinde, İran ve batılı ülkeler arasında bir savaş çıkması ya da ABD’nin bir harekât yapması ihtimali var mıdır?

 

Müsteşar Burns: İran’ın ileride bir nükleer silah kapasitesine sahip olması durumunda Ortadoğu’da güç dengesinin -hem Türkiye, hem ABD ve hem de tüm Avrupa ülkeleri için- çok olumsuz bir şekilde değişeceğine dair hiçbir şüphemiz yok. Bu yüzden İran’ın bunu yapmasını engellemek istiyoruz. Amerikalılar olarak biz, diplomatik yolları kullanmak istediğimizi, İran’ı durması gerektiğine ikna etmek üzere diğer ülkeler ile birlikte çalışmayı arzu ettiğimizi belirttik. Bunu yapmanın bir yolu müzakerelerdir. İran ile müzakere yapmayı teklif ettik. İran, geçen yıl iki kere bizi reddetti. ABD olarak, Rusya, Çin ve Avrupa ülkeleri ile masaya oturarak, İranlılarla konuşacağımızı ve diplomatik bir yol bulmaya çalışacağımızı söyledik, ancak İranlılar müzakerelere hayır dedi ve nükleer araştırma programlarını sürdürüyorlar. Bu nedenle Güvenlik Konseyinde yaptırımlara, ekonomik yaptırımlar konusuna eğildik. Tüm ülkelerden de bu yaptırımlara destek vermesini istiyoruz.

 

Soru: İran’ın nükleer kapasitesi nedeniyle kısa ya da uzun vadede bölgede bir savaş riski olduğuna hala inanıyor musunuz?

 

Müsteşar Burns: Bir savaş çıkmasını engellemeyi umut ediyoruz. İran’a karşı uygulanacak kuvvetli ve gerçekçi yaptırımlar aracılığıyla, İranlıların dünyada yalnız kaldıklarını anlayacaklarını umut ediyoruz. İran’ın nükleer silah edinme çabasını destekleyen ülkeleri sayarsak, belki Suriye, belki Kuzey Kore, belki Belarus, belki Küba’yı sayabiliriz. İran’ın siyasi gayeleri için nükleer silah edinme çabasını destekleyen çok az ülke var. Ama dünyadaki ülkelerin çoğu İran’ın karşısında ve İran’ın nükleer silah geliştirmesini durdurmasını istiyor, bu nedenle İran’ın uluslararası topluluğun sesini dinlemesi ve ne ölçüde tecrit edilmiş olduğunu anlaması önemli.

 

Soru: Suriye ile ilgili bir sorum var -- yakın zamanda İsrail ile Suriye arasında ciddi bir gerginlik doğdu. Türk hükümetinden de İsrail’e bir protesto geldi. İsrail ile Suriye arasındaki gerginlik açısından ve gelecek ay sonunda İstanbul’da düzenlenecek barış konferansı da dahil, genel anlamda Ortadoğu sürecinde Türkiye nasıl bir oynayabilir?

 

Müsteşar Burns: Genel anlamda Türkiye’nin Orta Doğu’da benzeri olmayan bir ülke olduğunu ve Ortadoğu’da etkisi sahip olduğunu düşünüyorum çünkü Türkiye hemen hemen herkesle konuşabiliyor. Türkiye’nin İsrail ile iyi bir ilişkiye sahip olmasını ve bazı ılımlı Arap ülkelerine yakın olmasını takdir ediyoruz. Suriye-İsrail meselesine gelince, her iki ülke de terörü ve Hizbullah’ı destekliyor,  bu da bölgeyi olumsuz etkiliyor. Bu yüzden, İran’ın nükleer silah edinme programı ve Suriye’nin teröre verdiği destek gibi meselelerde Türkiye’nin ülkelere gerekli kuvvetli mesajlar gönderebilen ve iletişim kurabilen bir ülke olmasını da takdir ediyoruz.

 

Soru: Kıbrıs meselesine gelirsek, Türkiye ve Yunanistan’da seçimler yapıldı, şimdi de Kıbrıs Rum kesiminde gelecek yılın başında seçimler olacak. Ne olacak? 2008 yılı sonunda Kıbrıs meselesine kalıcı bir çözüm bulma şansı olduğuna inanıyor musunuz?

 

Müsteşar Burns: Kıbrıs konusunda bir ilerleme kaydedilmesini umuyoruz. Çok uzun zamandır süren bir mesele bu. Onyıllar boyunca Kıbrıs’ta barış sağlanamadı….

 

Soru: Ben çözüm hakkında sormuştum…

 

Müsteşar Burns: Birleşmiş Milletler’in barışçıl bir çözüm bulma çabasını tekrar başlatması ve Kıbrıs meselesine adil bir çözüm bulması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye, Yunanistan ve diğer pek çok ülke gibi ABD de elbette ki bu sürece dahil olacaktır. Mümkün olursa bu yıl bir ilerleme kaydedilmesinin çok çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Papadopoulos ve Talat’ın yakın tarihlerde görüştüğünü biliyoruz. Bu görüşmenin olumlu sonuçlar getirip getirmediğini bilmiyorum. Türk yetkilileri ile Ankara’da çok güzel görüşmelerim oldu. Türkiye ile birlikte çalışıyoruz, Yunanistan ile birlikte çalışıyoruz. Bu süreci ileriye götürmek üzere, Kıbrıs lideri Başkan Papadopoulos ve Sayın Talat ile görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

 

Soru: Son sorum Türk-Ermeni ilişkileri hakkında. Washington yönetiminin iki ülke ilişkilerini normalleştirmek üzere Türkiye’nin bazı adımlar atmasını istediğini biliyoruz, ancak peki ya Ermenilerin sorumluluğu nedir? Sizce Ermenistan’ın da bir şey yapması gerekmez mi? Örneğin, işgal edilen Azerbaycan topraklarından kuvvetlerini geri çekmek gibi?

 

Müsteşar Burns: 1991 yılından bu yana Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmemiş olması bizi endişelendiriyor. Türkiye müttefikimiz, Ermenistan da dost bir ülke. Bu nedenle bu konuda ilerleme kaydedilmesini arzu ediyoruz. Elbette ki bu iki ülkenin halledebileceği bir mesele ve uluslararası diplomaside her ilişki için geçerli olduğu gibi, iki yönlü bir süreç olacaktır. Bizim umudumuz, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, ülkeler arasındaki sınırın tekrar açılması ve normal ticari ve barışçıl ilişkilerin kurulmasıdır. Bunun gerçekleşmesi zaman alabilir, zor olabilir ancak bizim görüşümüze göre gerekli bir adımdır. Ayrıca, Ermeni nüfusu gibi azınlıkların barışçıl bir biçimde yaşayabildiği ve Türk toplumuna katkıda bulunabildiği bir ortam yaratmak için Türkiye’de de aynı tür değişikliklerin yapıldığını görmeyi umut ediyoruz.

 

Soru: Sayın Burns, sorularıma yanıt verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

 

Müsteşar Burns: Benim için bir zevkti. Çok teşekkür ederim.

Başa dön ^

Sayfa Araçları:

Printer_icon.gif Yazıcıya Gönder



 

    Bu site Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenmiştir. Site dışına verilen bağlantıları ve bunların gizlilik haklarını kapsamaz.
    Bağlantı verilen diğer Internet sitelerinde belirtilen görüşlerin onaylandığı veya kabul edildiği şekilde yorumlanmamalıdır.


AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ