jump over navigation bar
Embassy Seal
AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ(ANKARA TÜRKİYE)- Home flag graphic
Elçilik Haberleri
 
  Büyükelçi Konsolosluklar Basın Ofisi Basın Bildirileri Konuşma metinleri Makaleler Washington File Etkinlikler İnsan Kaynakları Bize Ulaşın Tatil Günleri

RESMİ KONUŞMA METİNLERİ

Büyükelçi Greg Schulte, Uluslararası Atom Enerji Kurumunun Amerikan Daimi Temsilcisi'nin Gazetecilerle Gerçekleştirdiği Video Konferans

Ankara, 8 Mayıs 2006

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: İran’ın nükleer programı gerek bizim gerekse Güvenlik Konseyi’nin gündeminde hala ön sıralarda yer alıyor. Mart ayında Güvenlik Konseyi, İran’ın liderleriyle uranyum zenginleştirme ve yeniden plütonyum işleme faaliyetlerini askıya almaları, ayrıca Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’yla birlikte hareket etme konularını görüşmek için İran’ı davet etti. On gün önce, Başkan Mohammed El-Baradei'den İran’ın Güvenlik Konseyi’ne verdiği cevabı içeren bir rapor aldık. Cevap Güvenlik Konseyi’nin talebini yerine getirmeyi reddettiği yönündeydi. Başkan, rapora göre, zenginleştirme faaliyetlerini askıya alacağına 164-santrifüj cihazıyla kullanılmış uranyumu başarıyla zenginleştirmiş ve iki cihaz daha üretme hazırlığındadır. İran, plütonyumun tekrar işlenmesini sağlayan ağır su reaktörü projesini durdurmak yerine reaktörün inşa edilmesine hala devam etmektedir. Uluslararası Atom Enerji Kurumu’na ilave yönetim hakkı veren katma protokolü uygulamak yerine İran UAEK müfettişlerinin erişimlerini sınırlamış ve UAEK'nın şeffaflık taleplerini karşılamak şöyle dursun Mart ayından beri onlarla hiç, evet yanlış duymadınız hiçbir şekilde işbirliği yapmamıştır.

Başkan’ın raporunu okuduğum zaman – üç ya da dört kez çok dikkatli bir şekilde okuduğumu söyleyebilirim – çok açık ve net ayrıca rahatsız edici olan, Mart ayından bu yana süregelen raporlama dönemi boyunca kurumun İran’ın hiçbir şekilde işbirliğine yanaşmadığını belirtmesidir. Rapor, dünyanın İran’ın programının barışçıl nitelikte olduğu konusundaki güvenini neden kaybettiğini bir kez daha gösterdi. Geçen yıldan bu yana sorular soran ülkelerin sayısı günden güne artıyor. Eğer İran’ın programı barışçılsa bu 18 yıllık düzenbazlık niye? Eğer program barışçılsa, niçin UAEK ile işbirliği yapmıyor? Eğer program barışçılsa, niçin nükleer silahların kanunsuz yollardan satıldığı AQ Khan kara pazar şebekesiyle açıklanamayan bağları var? Eğer program barışçılsa, niçin İran nükleer silah parçaları ürettiğine dair bir belgeye sahip? Eğer program barışçılsa, niçin İran’ın askeri ve füze programlarına açıklanamayan bağlantıları var? Son olarak, eğer program barışçılsa, İran niçin Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’ndan çekilmekle tehdit ediyor? Her geçen gün daha fazla ülke bunun barışçıl bir program olmadığı sonucuna varmaktadır. Doğrusunu söylemek gerekirse bizim vardığımız sonuç, tüm bu yaptıklarının gerekli teçhizat ve nükleer silah teknolojisini elde etmek için İran’ın üst düzey yöneticilerinin adım adım yürüttükleri kasıtlı bir program olduğu doğrultusundadır.

Şimdi, bu kararlı nükleer silah kapasitesini elde etme çabasının sadece İran’ın komşularını değil daha geniş bir alana yayılmış olan uluslararası toplumu tehdit ettiğine bizimle birlikte diğer ülkeler de inanıyor. Nükleer silahlı bir İran, destek verdikleri teröristlerle ya da kurmakta oldukları askeri güçlerle İran liderlerini bölgenin genelinde hedeflerini gerçekleştirmeleri için cesaretlendirebilir. Nükleer silahlı bir İran, İsrail’in varlığını da içine alan Orta Doğu barışı için bir tehdit oluşturabilir. Ayrıca nükleer silahlı bir İran nükleer silahların yayılmasını tetikleyerek diğer ülkelerin sınırlandırma taahhütlerini tekrar değerlendirmelerine sebebiyet verebilir.

Bildiğiniz gibi İran, nükleer sevkıyat tercihi bir silah olan Shahab-3 ve füzeleri konuşlandırmaktadır. Shahab-3’ün menzili Türkiye’nin de dahil olduğu Orta Doğu’nun çoğunu kapsıyor. Ayrıca İran’ın daha uzun menzilli bir füze olan BM-25 üzerinde Kuzey Kore’yle birlikte çalıştığına dair raporlar var. Bu füze Avrupa, Afrika, Hindistan, Rusya ve Çin gibi önemli alanlara ulaşabilir. Kanımızca bu program ile İran liderliğinin faaliyetleri şüphesiz uluslararası barış ve güven açısından tehdit oluşturmaktadır.

Ayrıca İran liderleri halkının çıkarlarına aldırış etmeden hareket ediyor. İran büyük bir ülke. Kalabalık bir nüfusa sahip ve dünya sahnesinde önemli bir rol oynayabilecek konumdadır. Fakat ne yazık ki liderleri İran'ın uluslararası camiada rol oynaması yerine dışlanmasını tercih ediyorlar. Liderler çirkin ifadeleri ve küstah tavırlarıyla dünyanın bütün ülkelerinin kaygılanmasını başarmakla kalmayıp herkesi karşılarına aldılar. Bu sadece diplomatik bir utanç değildir. Ayrıca İran halkı da büyüyen bu tecrit politikasından son derece rahatsız. Yaptırımların zaten piyasalar tarafından fiilen uygulandığını görüyoruz. Zayıf ekonomik politikası ve nükleer ihtilaf nedeniyle Londra’daki Fitch Ratings İran'ın gelecek ile ilgili tahminlerini istikrarlı dereceden negatif dereceye indirmiştir Credit Suisse ve Union Bank of Switzerland gibi bankalar İran’la iş yapmayı reddediyorlar. British Petroleum (BP) gibi çok uluslu şirketler yatırım yapacak başka yerler arıyorlar. İran Cumhurbaşkanı, İran halkının yaşam standartlarını geliştirmek için verdiği sözü yerine getirmedi. Aksine İran halkının günlük yaşamlarıyla alakasız olan teknolojiyi sanki çok büyük bir lütufmuş gibi göstermekle halkının ilgisini başka yönlere çekip radikal iktidarını güçlendirmeye çalışıyor.

Geçen sefer dile getirdiğim gibi amacımız diplomatik bir çözüm bulmak. Bu yüzden bu liderleri mühim bir seçim yapmaya ikna etmek zorundayız. Meydan okuma ve muhalefet yerine müzakere ve işbirliğini seçmeleri gerekiyor. İran liderlerinin seçtiği yol bu büyük ülkeyi daha çok tecride ve yaptırıma yönlendiriyor. Fakat açık olan başka bir yol daha var. Bu yol önce AB3 tarafından açılıyor, sonra da Rusya Federasyonu tarafından genişletiliyor ve Türkiye gibi ülkelerce de destekleniyor. Bu yol diplomasinin yoludur. Lakin İran liderleri çok kararlı görünüyor. Bu da ABD, Avrupa ve Türkiye gibi geriye kalan ülkelerin diplomasimizde eşit derecede kararlı olmalarını gerektiriyor. İran liderlerini hem uluslararası güvenlik hem de İran halkı için en doğru yolu seçmeleri konusunda ikna etmenin diplomatik kararlılık gerektireceği açıktır. Bu işin içinde Güvenlik Konseyi’nin bulunması kaçınılmazdır.

Bildiğiniz gibi geçen hafta, Birleşik Krallık ve Fransa BM Sözleşmesinin 7. Maddesi çerçevesinde Güvenlik Konseyi’nin kararlarını zorunlu kılan Güvenlik Konseyi’nin karar taslağını sundular. İran’ın bu zorunlu taleplere uymaması halinde ABD, Avrupa Birliği ve diğer ülkeler spesifik yaptırım seçeneklerini görüşmeye başladılar. Diplomasinin başarılı olması için, Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplumun sahip olduğu tüm diplomatik araçlarımızı kullanmaya hazır olmalıyız. Diplomasinin başarılabilmesi için İran’ın her bir komşusu iltimasa başvurmak zorundadır. Diplomasinin başarılabilmesi için ayrıca, Avrupa, ABD, Türkiye ve hemfikir olan diğer ülkeler bu ortak meydan okumaya kafa tutmak ve beraberce birlik içinde çalışmak zorundadırlar.

Fikirlerinizi duymaktan ve sorularınızı cevaplamaktan memnun olurum.

SORU: Sayın Schulte. İran delegesi Sayın Larijani’nin şu an Türkiye’yi ziyaret ettiğinden elbette haberiniz vardır. İlk önce, Ankara’ya yapılan bu ziyaret hakkında ne düşünüyorsunuz ve Türk yetkililerin İran yetkililerine ne gibi mesajlar vermesini bekliyorsunuz? Larijani’nin bu ziyaretinin olaylara bir çözüm bulma yolu olabileceğine dair hiç umut görüyor musunuz?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE:  Teşekkür ederim. Sayın Larijani’nin sizin hükümetinizle olan görüşmeleriyle ilgili yorum yapmak bana düşmez. Fakat İran liderliğinin açıkça yapmaya çalıştığı şey kaygılarını dile getirip İran’ı faaliyete geçmeye çağıran ülkelerin büyüyen gruplaşmasını dağıtmaktır. Hükümetinizin resmi ve özel olarak diğer hükümetlerle İran’ı uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek ve uluslararası güveni tekrar sağlamak için adım atmaya davet ettiğini biliyorum ve bu mesaj çok önemli.

SORU: Sayın Büyükelçi, Başbakan Erdoğan bir süre önce Sudan’dayken bölgedeki nükleer silahlanma konusunda özel açıklamalar yapmıştır.  Vurguladığı şey, ülkeler diğer ülkelere nükleer silahlanmaya karşı olmalarını söylerken onların böyle bir şey yapmalarının doğru olmamasıydı. “Eğer bu ülkeler nükleer silahlanmaya karşı olduklarını söyleyip tam aksini yaparlarsa güvenilirliklerini kaybederler” sözleriyle konuyu ele almıştır. Siz bu mantığa nasıl bakıyorsunuz?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Bunun için günümüz uluslararası güvenliğine bir temel teşkil eden Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’na geri dönmemiz gerekiyor. Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması çerçevesinde bazı ülkeler nükleer güçler olarak tanınmış ve az sonra bahsedeceğim çeşitli görevler üstlenmişlerdir,  diğer ülkeler ise nükleer silah elde etmeye çalışmayacaklarına dair Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nı imzalamışlardır. Ayrıca Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nın, nükleer silahların büyük bir alana yayılmasına engel olduğunu ve böylece güvenimiz için yarar sağladığını düşünüyorum. Kaygımız İran’ın Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nın gücünü yıkmak için - ki zaten öyle bir etki yaratmıştır - faaliyette bulunmasıdır ve bu nedenle antlaşmanın bozulmaya başlamasına da sebebiyet verebilir. Siz Orta Doğu’nun en sıcak bölgesinin sınırında yaşıyorsunuz. Bu bölgenin ne kadar zorlu ve her an patlak verebilir olduğunu biliyorsunuz. Nükleer silahlara sahip bir İran’ın diğer ülkelerin yükümlülüklerini yeniden düşünmelerine neden olabileceğini görmek zor değildir. Nükleer silahlı bir Orta Doğu’nun günümüz Orta Doğusu’ndan bile çok daha tehlikeli olabileceğini anlayabilirsiniz.

Diğer ülkelerin Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması çerçevesinde taahhüt verdikleri yükümlülükler konusunda nükleer silahlı devletler olarak bilinen ülkeler nükleer teknolojinin barışçıl amaçlar için kullanılmasından sağlanan faydaları diğer ülkelerle paylaşma sorumluluğunu üstlendiler. Ayrıca ABD nükleer teknolojinin barışçıl kullanımı konusunda Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun en büyük destekçisidir. Aslında geçtiğimiz beş yıl boyunca, gerek gelişen dünyada kansere engel olmak gerekse Afrika’daki çeçe sineklerinin kökünü kurutma gibi tamamen iyi niyetle nükleer teknoloji kullanarak çeşitli projelere 100 milyon dolarlık katkıda bulunduk. İkinci sorumluluğumuz nükleer silah sayımızı azaltmak oldu. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Amerika ve diğer nükleer silahlı devletler nükleer silah sayılarında esaslı azaltmalar yapmışlardır. Bu yüzden Türkiye’yi de kapsayan Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nın diğer üyeleri de yükümlülüklerini başarıyla yerine getiriyorlar. Hepimizin İran’ın Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda ısrarlı olmamız gerekmektedir.

SORU: Sayın Schulte, Güvenlik Konseyi’nin İran’la ilgili kararını ne zaman vermesini bekliyorsunuz? Rusya ile Çin’den neyi bekliyorsunuz?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: New York’taki meslektaşım Büyükelçi Bolton’un, Güvenlik Konseyi’nin zamanlamasıyla ilgili bir tahmin yapmayı reddetmesi çok akıllıca çünkü böyle bir şey yapsa istisnasız her zaman yanıldığını söyler. Viyana’da bulunurken orada yapılacak görüşmeler hakkında benim tahmin yürütmem daha da hatalı olurdu. Bu gece New York’ta Bakan Rice AB3, Rusya ve Çin’in Dış İşleri Bakanlarıyla birlikte akşam yemeği yiyecek. Güvenlik Konseyi’nde atılacak bir sonraki adım hakkında görüşecekler. İran’ın tavır ve ifadelerinin kabul edilemez olduğu, İran’ın nükleer silah elde etmesine engel olmak için beraber çalışmamız gerektiği ayrıca Güvenlik Konseyi'nin Uluslararası Atom Enerji Kurumu'nun Yönetim Kurulu'yla birlikte hareket edip İran'a güçlü bir sinyal göndermesi gerektiği konusunda Rusya ve Çin hem bizimle hem de Güvenlik Konseyi’nin diğer üyeleriyle aynı fikirdedir. İşte bu nedenle New York’taki görüşmeler, doğru ifadeler, taktikler ve zamanlama yapmak ile ilgili her hangi bir tahmin yapmak istemiyorum. Fakat orada önemli olan şey İran’ın bu tür faaliyetlerini askıya alması, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi ve Uluslararası Atom Kurumu'yla işbirliği yapması konularında Rusya ve Çin’i de kapsayan çok güçlü bir stratejik görüş birliği sağlamaktır.

SORU: Sayın Büyükelçi, Türk toplumunda sıkça sorulan aslında çok basit bir soru sormak istiyorum: Niçin İsrail nükleer silahlara sahip olurken İran olamıyor? Bu birçok Türk insanının sizden cevabını duymak isteyeceği çok basit bir soru.

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Bu soruya hem basit hem de daha karmaşık bir cevabım var. Her ikisini de vereceğim. Basit olan İsrail’in hiçbir zaman Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nı imzalamamış olmasıdır. Nükleer silahlara sahip olmayacağına dair hiç bir taahhüt vermemiştir. İran Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nı imzaladı fakat yükümlülüklerini yerine getirme konusunda büyük bir başarısızlık sergiledi. Bu basit ve yasal cevaptır.

Biraz daha karmaşık bir cevap vermeme izin verin. ABD, Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’nı imzalamamış İsrail’in de aralarında bulunduğu bütün ülkeleri nükleer silahsız devletler olmak için bu Antlaşmayı imzalamaya davet etti. Daha basit bir şekilde söylemek gerekirse Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması’na üye olmayan bütün ülkeleri nükleer silahlardan vazgeçmeye davet ettik.

Ayrıca kitle imha silahları olmayan bir Orta Doğu vizyonuna destek verdik. Fakat bu vizyonun uygulanması konusundaki en büyük engel İran'lı liderlerin atom tutkusudur. İran nükleer silah elde etmek için böyle kararlı bir şekilde hareket ettiği sürece belki de git gide daha fazla ülkenin nükleer silah elde etmeyi düşünmesini bekleyebiliriz. Ayrıca kitle imha silahları olmayan bir Orta Doğu rüyası daha zor bir hal alacaktır. Esas olan İsrail’in hiçbir ülkeyi tehdit etmemiş olmasıdır. Buna karşılık diğer ülkeleri tehdit eden ve özellikle İsrail’i haritadan silmek isteyen bir İran’la karşı karşıyayız. Çözümü çok acil olan İran sorunu hakkında birlikte çalışmamız gerekmektedir. Bu uzun vadede başka azaltmalar ve kitle imha silahları olmayan bir Orta Doğu için umut veriyor.

SORU: Sayın Büyükelçi, bütün bu diplomatik çabaları ve yaptırımları göz önünde bulundurursak sadece petrol ambargosunun İran’ı ekonomik yönden etkileyebileceğini ama bununla birlikte dünya ekonomisinin de derinden sarsılabileceğini düşünmüyor musunuz? Rusya ve Çin İran’a yapılacak her hangi bir yaptırıma karşı çıkıyor ve İran nükleer programı tutumunu ısrarla sürdürüyor. Sizce çıkış yolu nedir?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Diplomasimizde ve Güvenlik Konseyi’nde kademeli ama emin adımlarla ilerlediğimiz bir süreç içine girdik. Güvenlik Konseyi’nin attığı ilk adım olarak Başkan, İran’ı Uluslararası Atom Enerji Kurumu’nun belirlediği talimatlara uymaya davet etti. Şu an 7. Madde çerçevesinde atmakta olduğumuz adım tüm bu davetleri mecburi kılıyor. Fakat bunun ötesine gitmez. Bu aşamada yaptırım uygulamayı düşünmüyoruz. Açıkça yapmaya çalıştığımız şey İran liderlerine, bizi çok endişelendiren çabalarından vazgeçip, Güvenlik Konseyi’nin zorunlu kıldığı şartları ihlal etmeyi bırakıp, müzakerelere yeniden başlama seçeneği sunmaktır. Eğer bu zorunlu şartları ihlal etmeyi seçerlerse Güvenlik Konseyi tamamıyla askeri olmayan – altını çizerek söylüyorum askeri olmayan – yaptırımlar da dahil farklı seçeneklere sahiptir.

AB’yle ve hükümetlerle yaptırımlar hakkında yaptığımız görüşmelerde kademeli olarak uygulanacak spesifik yaptırımları değerlendirmekteyiz. Amacımız İran halkını cezalandırmak değil. İran liderlerinin zaten halkı yeterince cezalandırdığı kanısındayız. Amacımız liderlere açık ve net bir mesaj göndermektir ve işte bu sebeple liderliğe ve nükleer programa odaklanmış çok iyi belirlenmiş hedef yaptırımlar düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili olarak Rusya ve Çin’le görüşmeler yapıyoruz. Bu yaptırımların İran’ın yapacağı seçime göre önümüzdeki aylarda devreye gireceğini düşünüyoruz. Bu yaptırımları belirlemek için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.

Petrolden bahsettiniz. İran’ın dünya petrolünün %5’ini ürettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz Fakat İran ne zaman petrolle ilgili bir tehditte bulunsa, hemen geri çekiliyorlar. Bunun sebebinin ekonomilerinin büyük miktarının petrol ihracatına dayanmış olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. İran Hükümeti’nin gelir istatistiklerini incelediğim zaman petrol ihracatının %40 - %50lik yere sahip olduğunu gördüm. İran artan petrol üretimini devam ettirmek için gerekli yatırımlar konusunda dış dünyaya muhtaçtır. Ayrıca İran’ın çok fazla benzin ithal edilmesi gerekmektedir. İran onca petrolü üretmesine rağmen rafine edemiyor. Sonuç olarak benzin ithal etmeye mecbur ve aynı zamanda yerel tüketim de gittikçe artıyor. Kısacası ne zaman Tahran liderlerinin dünyayı petrolle tehdit ettiğini duysak hemen ardından İran Petrol Bakanı’nın niyetlerinin pazarı karıştırmak olmadığına dair teskin edici sözler söylediğini de duyarız.

SORU: Sayın Büyükelçi, iki spesifik sorum olacak. İlk olarak İran halkını cezalandırmak istemediğinizi söylediniz. Bildiğimiz kadarıyla, Dış İşleri Bakanımız Gül’ün Bakan Rice’la olan görüşmesinde böyle bir süreçten dolayı Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin de cezalandırılmaması gerektiği ayrıntılarıyla ele alındı. Yine bildiğimiz kadarıyla Bakan Gül Güvenlik Konseyi’nin kararında tazmin ile ilgili bir maddeden söz etti. Sizce bu bir olasılık mı? İkinci soruma gelince Ankara’nın da aralarında bulunduğu bazı Avrupa başkentleri ABD’nin en sonunda İranlılarla görüşme yapmak zorunda kalacağını düşünüyorlar çünkü İranlıların bazı güvenlik garantileri talep etmektedir. Sizce bu bir olasılık mı?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Bakan Rice’ın görüşmelerinden haberim yok. Bu sebeple konu hakkında yorum yapamayacağım. Özür dilerim. ABD’nin İran’la görüşme yapacağı konusuyla ilgili olarak Bakan Rice İran’la nükleer mesele hakkında görüşmeye oturmayı planlamadığımızı söyledi. Bunun için birçok sebep var. Her şeyden önce AB3 tarafından yönetilen müzakere sürecini güçlü bir şekilde destekliyoruz. Ayrıca AB3’ün tekliflerini pekiştirmek isteyen Rusya’nın ilgilenmesini de aynı şekilde destekliyoruz. AB’nin bizim desteğimizle hazırladığı önerilerin İran'a büyük ölçüde yarar sağlayacağı kanısındayız. Geçtiğimiz Ağustos’ta Avrupalıların sunduğu teklifleri kısaca gözden geçirmeme izin verin. Başka şeylerin yanında, İran'ın nükleer enerjinin barışçıl kullanım hakkını yeniden doğrulamayı önerdiler. İran’a reaktörleri için nükleer yakıt güvencesi vermeyi teklif ettiler. İran’ın sivil nükleer alanda uluslararası işbirliğini genişletmek konusundaki isteklerini karşılamayı önerdiler. Genişletilmiş yeni bir ekonomik ve teknolojik işbirliği önerisi sundular. Sorunuzun püf noktasına gelince, ayrıca işbirliği ve güven teminatlarına dayanan yeni bir politik ve güvenlik ilişkisi teklif ettiler. Müzakere edilmesi gereken çok önemli bir teklif hala masadadır. Doğrusunu söylemek gerekirse ABD’nin bu müzakerelerin içinde bulunmasının İran’ın kaygılarını nasıl gidereceğini pek anlamış değilim. İran’daki liderlerin bizi “Büyük Şeytan” olarak adlandırdıklarını unutmamak gerekir. “Büyük Şeytan"la anlaşmaya varmanın Avrupa Birliği veya Rusya’yla anlaşmaya varmaktan nasıl daha kolay olduğunu tam olarak anlamış değilim. Görüşmeyi önerdiğimiz tek bir konu vardı. Hatırlayacağınız gibi Bağdat’taki Büyükelçimiz Khalilzad İran’la Irak hakkında konuşmak üzere görevlendirilmişti ve kapı aylarca açık bırakılmıştı. Ayrıca en sonunda onunla görüşmek istemiyoruz diyerek kapıyı yüzümüze kapatmışlardı. Bu yüzden iletişimin bir problem olduğunu düşünmüyoruz. Uluslararası toplumun taleplerini iletmek için ABD’nin doğrudan katılması gerekmemektedir. Buradaki asıl mesele İran liderlerinin yön değiştirip ciddi bir şekilde müzakere yapmaya istekli olmalarıdır.

SORU: İran ile ilgili olarak Türkiye’nin son günlerdeki yerini nasıl gördüğünüzü ifade eder misiniz?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Türkiye, hükümetinizin hem resmi hem de özel olarak gönderdiği sinyallerle önemli bir rol oynuyor. Oradayken bundan bahsetmiştim. Bana buradan, Viyana’dan – tabi siz Ankara’da olduğunuz için daha iyi bilirsiniz – İran’ın nükleer silah kapasitesi elde etmeye çalıştığına inanan uluslararası görüş birliğini ve İran’ın bu kapasiteyi elde etmeye çalışmaktan vazgeçmesi gerektiğini Türkiye kesinlikle destekliyor gibi görünüyor. Türkiye, İran liderlerine bu tutumlarının kabul edilemez olduğu ve bunu durdurmaları gerektiği konusunda güçlü mesajlar yollayan hem uluslararası topluma hem de İran’ın komşularına katılıyor gibi görünüyor. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

SORU: Bu yaptırımların sonuçlarına yönelik ABD ve Türkiye arasında yapılan görüşmeler var mı? Türk tarafının öncelikleri nelerdir?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Elçiliğimiz ve oraya gelen çeşitli ziyaretçiler aracılığıyla hükümetinizle yakın görüşmeler içindeyiz. Hükümetinizin görüşünün ne olduğunu söylemek bana düşmez. Bunu onlara sormalısınız. Yaptırımların etkileri hakkında hükümetinizin kaygılarını çok iyi biliyoruz. Hedeflenen yaptırımları özellikle düşünüyor olmamızın sebeplerinden biri de bu. Hedeflenen yaptırımlar İran halkına zarar vereceğe pek benzemiyor. Ayrıca komşularını etkileme olasılığı daha azdır. Türkiye’nin en büyük kaygısının yaptırımların etkileri değil de İran’ı nükleer silahlardan vazgeçirme çabalarımızda başarılı olamamamız halinde doğacak sonuçlar olduğunu düşünüyorum. Ne Türkiye ne de diğer komşuları İran’ın özellikle bu liderlerin, çok tehlikeli silahlara sahip olmasından yarar sağlayamaz.

SORU: Sorum az önce yaptığınız yorumla ilgili. İran’da var olan liderliğin bu nükleer programı daha büyük bir tehdit haline dönüştürdüğünü düşünüyor musunuz?

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: Şu anki Cumhurbaşkanı iktidara gelmeden çok önce nükleer silah kapasitesini ilerletme kararının alındığını düşünüyoruz. Fakat şimdiki Cumhurbaşkanı gerek Holocaust gerekse İsrail'i haritadan silmek üzerine yaptığı yorumlarla ilişkilerin büyük ölçüde gerginleşmesine neden oldu. Şimdiki liderin İran’ın nükleer programını ön plana çıkararak kendi iktidarını sağlamlaştırmaya çalıştığını düşünüyorum. İktidara gelmeden önce İranlıların ekonomilerini ve yaşam standartlarını iyileştirme sözleri verdiğinden daha önce bahsetmiştim ancak Uluslararası Para Fonu’ndan yeni gelen bir rapora göre  İran’da gerek enflasyon gerekse işsizlik sayısı hala çift haneli. İran gençleri arasında işsizlik oranının %40 olduğunu belirten raporlar var. Bu lider İran halkına gerçekte ne daha fazla iş ortamı sağlayacak ne de gelecekleri için yardım edecek bu teknolojiyi takdim etmekle halkın dikkatini başka yöne çekerek planlarını daha rahat gerçekleştirmek istediği şüphesini uyandırıyor. Aslında onları daha derin bir tecride sürüklüyor. İran’da bir tartışmanın başlıyor olması ise iyi bir haber. Bunu anlamak güç. İran kapalı bir toplumdur. Medya tehdit altında olmakla kalmıyor aynı zamanda çok sıkı denetim altında fakat geçen ay eski liderlerin verdikleri demeçleri okuduk. Gerek din ulemasının gerekse öğrenci gruplarının şimdiki liderlerin tutumuyla ilgili kaygılarını belirten ifadelerini gördük. Eski nükleer müzakereci Sayın Rohani çıkıp yönetimin daha mantıklı bir tutum sergilemesi gerektiğini, şimdi izledikleri yolun büyük zarar verdiğini söyledi. En Yüksek Dini Lider ile görüşüp kaygılarını dile getiren ve belki de duruma kendisinin el koyması gerektiğini açıklayan ılımlı din adamlarından oluşan bir grup vardı. Ayrıca son günlerde İran’ın uranyum zenginleştirme kapasitelerini askıya alması gerektiğini belirten ılımlı bir öğrenci grubu ortaya çıktı. Sonuç olarak ortada bir şekilde devam eden bir tartışma var. Hem halkı hem de yönetici çevresinin bu tartışmalarını desteklemek bizim yararımıza olur. Çünkü eğer bu Cumhurbaşkanını ikna edemezsek diğerlerini yön değiştirmeleri gerektiği konusunda ikna edebiliriz. Cumhurbaşkanını düşündüğünüz zaman elinde nükleer silah bulundurma olasılığı bile sizi endişelendirmelidir. Bu her şeyden önce görünüşte kıyamet teolojisine sahip bir kişidir. Bu bir ülkeyi haritadan tamamen silmekle tehdit eden bir kişidir. Bu nedenle nükleer silah bulundurmasını istediğimiz bir kişi değildir.

SORU: Görülüyor ki bu engellenmesi biraz güç, psikolojik bir savaş.

BÜYÜKELÇİ SCHULTE: En sonunda yapmaya çalıştığımız şey İran ve İran liderlerini nükleer silah elde etme planlarından vazgeçip diplomatik bir tutum sergilemelerinin daha iyi olacağı konusunda ikna etmektir. Sonuç olarak bu, tavırlarını değiştirmeleri için bir ikna etme meselesidir. Fakat şimdiki liderliğin psikolojisini anlamak ve bu görevi başarmak bizim için çok zor.

Çok teşekkür ederim.

Başa dön ^

Sayfa Araçları:

Printer_icon.gif Yazıcıya Gönder



 

    Bu site Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından düzenlenmiştir. Site dışına verilen bağlantıları ve bunların gizlilik haklarını kapsamaz.
    Bağlantı verilen diğer Internet sitelerinde belirtilen görüşlerin onaylandığı veya kabul edildiği şekilde yorumlanmamalıdır.


AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ